Obsesyon mu? Aşk mı?

Obsesyon mu?                                   Aşk mı?

 

O hiç aklınızdan çıkmıyor, gece gündüz onu düşünüyorsunuz, onunla olmak uğruna akla gelmeyecek şeyler yapıyorsunuz.

Peki bu aşk mı yoksa takıntı hastalığınız mı var?

Danışan: Ne yaparsam yapayım, ayrıldığım sevgilimi kafamdan atamıyorum. Onunla olmamam gerektiğini, onun bana zarar verdiğini bile bile ondan başka bir şey düşünemiyorum. Neden kurtulamıyorum onu düşünmekten? Nedir bu aşk mı, kara sevda mı? Başımın belası mı? 

Dr. Başak: Onu düşünmekten gerçekten kurtulmak istiyor musunuz?

Danışan: İstiyorum, çünkü doğrusu bu ama ne yaparsam yapayım olmuyor. Bir türlü aklımdan atamıyorum. Hele onun başkasıyla olma ihtimalini düşünmek beni çıldırtıyor. Öyle korkuyorum, endişeleniyorum ki nefes alamayacak hale geliyorum. 

Dr. Başak: Böyle hissettiğinizde neler yapıyorsunuz?

Danışan: Şüphe içime düşer düşmez elim hemen telefona gidiyor. Kimseyle olmadığına emin olmak istiyorum. Elime telefonu alıyorum, sonra “Aramamalısın” deyip bırakıyorum. Bunu belki 10 kere yapıyorum. Sonra çoğunlukla dayanamıyorum ve onu arıyorum. Son büyük kavgamızdan beri telefonlarıma cevap vermiyor. Ama ben açmayacağını bile bile arıyorum. Sonra mesaj atıyorum. Mesaj atınca bir-iki dakika rahatlıyorum ama ondan cevap gelmeyince gerginliğim iki misline çıkıyor. Beni o anda görseniz kesinlikle ‘delirmiş’ dersiniz.

Dr. Başak: Neden?

Danışan: Çünkü ‘deli’ gibi davranıyorum. Yaptıklarıma ben de inanamıyorum. 

Dr. Başak: Bugünlerde de oldu mu bu? Bir örnek verebilir misiniz?

Danışan: Daha bu sabah oldu. Sanki her şey bana onu hatırlatıyor. Bir renk, bir koku, bir resim. Bu sabah işe giderken bir şarkı dinliyordum, şarkının sözleri içimi burktu. “Acaba şu anda nerede, neler yapıyor” diye düşünmeye başladım. Bu düşünceler benim için hiç iyi sonlanmıyor. Bunu bildiğim için düşünmemeye çalıştım. Kaçındıkça, kendimi oyalamaya çalıştıkça daha da korkunç şeyler üşüşmeye başladı aklıma. Gözümün önüne düşünmek bile istemediğim sahneler geldi.

BİRİSİYLE ÖPÜŞTÜĞÜNÜ DÜŞÜNÜNCE NEFES ALAMAYACAK GİBİ OLDUM

Dr. Başak: Nasıl sahneler?
Danışan: Gerçek olup olmadığını bile bilmiyorum, yani onu şimdiye kadar biriyle görmedim. Ama niyeyse gözümün önüne onun birisiyle öpüştüğü geldi. O sahneler gözümün önünden geçtikçe nefes alamayacak gibi oldum.

Dr. Başak: Sonra ne yaptınız?
Danışan: İşi gücü bırakıp ona mesaj atmaya başladım. En azından 20 tane atmışımdır.

Dr. Başak: Cevap verdi mi?
Danışan: İşte asıl problem bu, o genellikle bana hiç cevap vermiyor. O vermedikçe daha da kötü oluyorum. O anda artık hayat benim için duruyor. Sabah mesajları attıktan sonra başladım beklemeye. Gözüm kilitlendi telefona. Ne iş yapabildim ne de rahat bir nefes alabildim. Bir yandan da sürekli telefonumun açık olup olmadığını kontrol ettim. Elime aldım, bıraktım, sonra tekrar alıp daha iyi görebileceğim bir yere koydum. İş arkadaşlarım soru soruyor duymuyorum, iş istiyorlar yapamıyorum. O an sanki dünyadan koptum. Bu acayip davranışlarım iştekilerin de dikkatini çekiyor artık. 

Dr. Başak: Sonra toparlayabildiniz mi?
Danışan: Uzun süre rahatlayamadım. Zaman uzadıkça kaygım daha da arttı. Bekledikçe kafamın içindeki senaryolar daha da gerçekçi gözükmeye başladı. Bir yandan “Saçmalama bunlar gerçek olamaz” diyorum ama diğer yandan “Ya doğruysa” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Kapana kısılmış gibiydim. Rahatlamanın tek yolu onun yanına gitmek diye düşündüm. İşi gücü bıraktım, atladım arabaya onun çalıştığı yere gittim. Onu görmezsem ölecekmişim gibi hissediyordum. 

Dr. Başak: Onu görebildiniz mi? 
Danışan: Maalesef göremedim. İş seyahati varmış, başka şehirdeymiş. Başımdan aşağıya kaynar sular indi. Sonra tekrar telefonu aldım, yazdığım mesajları okudum. Güzel başlayan mesajlar sonra kızgınlıkla o kadar kötüye gitmiş ki, ben olsam ben de cevap vermezdim. Ofisinin önünde biraz bekledim. Sakinleşmeye çalıştım. Sonra işe döndüm. Ama ne çalışacak ne de kimseyle konuşacak halim kaldı. Bu halimi gören bir arkadaşım “Senin sonunu iyi görmüyorum, kesin yardım almalısın” deyince, internette araştırdım. Bunun bir ‘takıntı hastalığı’ (obsesif kompulsüf bozukluk) olabileceğini okudum ve size gelmeye karar verdim. Hep onu düşünüyor olmam takıntı yaptığım anlamına mı geliyor, yoksa onu hâlâ çok sevdiğim, unutamadığım anlamına mı? Ben bir tek bunu bilmek istiyorum.

BU, DERİN BİR AŞK OLAMAZ MI?

Dr. Başak: Bunu bilmek gerçekten çok önemli. Çünkü takıntı hastalığı, ciddi bir psikolojik rahatsızlıktır. Tedavi olmazsanız hem kendi hayatınız hem de etrafınızdakilerin hayatı bundan olumsuz etkilenecektir. 
Danışan: Şu anda yaşadıklarım hayatımı o kadar olumsuz etkiliyor ki bundan kurtulmak istiyorum. Ama bu derin bir aşk olamaz mı? Yani bütün aşıklar benim gibi değil midir? Sürekli sevgililerini düşünmezler mi?

Dr. Başak: Sürekli ve yoğun şekilde bir kişi, bir obje, bir olay üzerine düşünmek hepimizin zaman zaman yaptığı bir şeydir. Örneğin, yeni bir araba almak istediğinizde, sürekli arabalar hakkında düşünürsünüz. Bütün dikkatiniz arabalar üzerine yoğunlaşır. “Ne model alsam? Ne renk alsam? Ne boyutta alsam?” Yani o dönemde aklınız arabalara takılabilir. Araba fikri sizin için bir ‘takıntı’ haline gelebilir.

Danışan: Bu da mı hastalıktır?
Dr. Başak: Hayır, bir konu üzerine çok düşünen herkeste takıntı hastalığı vardır diyemeyiz. Diğer bir deyişle, takıntı hastalığı sadece bir şey üzerine çok düşünmek anlamına gelmez. 

Danışan: Çok düşünmekten ne farkı var?
Dr. Başak: Takıntı hastalığı olan kişilerde, takıntılar, kişi tarafından saçma ve mantık dışı olarak görüldüğü halde kontrol edilemez ve kişinin isteği dışında, ısrarlı, zorlayıcı ve yineleyici bir şekilde akla gelir. Sizin durumunuzun ne olduğunu anlamaya çalışalım. Eski sevgilinizi düşünmek veya onunla ilgili aklınıza gelen imgeler size saçma veya uygunsuz geliyor mu?

Danışan: Evet, o kadar saçma ki ama engel olamıyorum.
Dr. Başak: Yani yeni bir araba alan kişi gibi, isteyerek ve keyifle düşünmüyorsunuz.
Danışan: Hayır, hatta hiç düşünmek istemiyorum.

TEDAVİ EDİLMEZSE KÖTÜLEŞEBİLİR

Dr. Başak: Peki bu düşünceler sizde yoğun bir strese ve kaygıya neden oluyor mu?
Danışan: Hem de çok. Bu sabah yaşadığım gibi şeyleri sık sık yaşıyorum.
Dr. Başak: Düşünmek istemediğinizde bu düşüncelerden kurtulabiliyor musunuz? 
Danışan: Bu kadar kaygı yaratan şeyleri niye düşünmek ister insan? Düşünmek istemiyorum ama kurtulamıyorum.
Dr. Başak: Farkındaysanız anlattıklarınız yeni bir araba almak isteyen kişinin, yoğun ilgi yüzünden ortaya çıkan düşüncelerinden çok, takıntı hastalığı yaşayan kişilerin düşüncelerine benziyor. 
Bunlar: 
* İstenmeyen düşünce, imge veya şüphelerdir,
* Kaçmaya, düşünmemeye çalışılır,
* Düşünüldüğünde kişiye rahatsızlık verir, kaygısını ve stresini artırır.
* Ortaya çıkan yoğun kaygıyı azaltmak için kaçınma veya ritüel şeklinde, yapmaktan kendinizi alamadığınız bir seri davranışlara neden olur.
Danışan: Peki şimdi ne yapmalıyım?
Dr. Başak: Takıntı hastalığı tedavi edilmediğinde gittikçe kötüleşebilir ve kronikleşebilir. Ayrıca tedavi görmeyen kişilerin depresyon gibi başka psikolojik sıkıntılar yaşama riski de vardır. Tedaviler, kişinin sıkıntılarının yoğunluğuna, kişinin diğer hastalıklara sahip olup olmadığına göre, kişinin ihtiyacına göre planlanır. Bazı hastalar sadece psikoterapi ile iyileşebilir. Bazılarına sadece ilaç tedavisi yapılır. Bazı hastalar için ise en iyi tedavi psikoterapi ve ilacın beraber uygulanmasıdır. Sizde yarattığı sıkıntıların boyutunu düşünürsek bir an önce tedaviye başlamanızı öneririm.